Almanya 35 milyar Euro'nun üzerinde bir paya sahipti. Türkiye ise 2019'da AB'nin altıncı en önemli ticaret ortağıydı. Pandemi bize tedarik zincirlerinin ne kadar hızlı kırılabileceğini ve ticaret için belirli ülkelere veya ekonomik güçlere bağımlı olduğumuzda ne tür zorluklarla karşılaştığımızı gösterdi. Türkiye küresel değer zincirinde daha da büyük bir oyuncu olabilir. Bu şansı değerlendirmeliyiz. Önümüzde hiçbir engel olmamalı. AB ile üçüncü ülkeler arasında yapılan ticaret anlaşmalarının ilklerinden biri olan Türkiye ile gümrük birliği, Türkiye'nin ekonomik entegrasyonunu ve taraflar arasında malların serbest dolaşımını hedefliyordu. Ticaret hacminin o zamandan beri istikrarlı bir şekilde artışı yapılan bu anlaşmanın bir nevi başarısını göstermiş oldu.”
Almanya Federal Dışişleri Bakanlığı Güneydoğu Avrupa, Türkiye, EFTA ülkeleri, AGİT ve Avrupa Konseyi'nden Sorumlu Komisyon Üyesi Büyükelçi Susanne Schütz açılış konuşmasında, Türkiye’nin sadece Almanya için değil Avrupa Birliği için de önemli bir partner olduğunu belirtmiştir. Schütz konuşmasını, ”2005 yılında katılım müzakerelerinin başlamasıyla sonuçlanan süreç Türk hükümetinin cesur reformlarına tanık olmuştur. Sonraki yıllarda ilişkiler kademeli olarak ilerlemeye devam etse de son yıllarda Türkiye-AB ilişkileri zorlu bir süreçten geçmektedir. Geçen hafta zor bir ortamda bir araya gelen Avrupa Konseyi’nin AB ile Türkiye arasında yapıcı bir diyalog için kapıyı açık bırakmasından ve olumlu bir gündem teklifini yeniden teyit etmesinden çok memnunum. Çünkü Türkiye bizim için stratejik olarak önemli bir ortak, ekonomik partner, AB katılım adayı ve yapıcı ve pragmatik bir şekilde çalışmak istediğimiz NATO müttefiki olmaya devam etmektedir.” şeklinde tamamlamıştır.
Gümrük Birliği ve ticari ilişkilerin siyasetten sıyrılıp daha de derinleştirilip genişletilmesinin önemine vurgu yapan T.C. Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, “karşılıklı çıkar sağlayacak ve entegrasyonu daha da ileri götürecek teknik düzenlemeler içeren Gümrük Birliği’nin güncelleme çalışmalarına siyası pazarlıkların konu edilmesi en başta Avrupa Birliği’nin hukuk ve çok taraflılığa bağlılık ilkeleriyle çelişmektedir” ifadelerini kullanmıştır. T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, 1996 tarihinden beri yürürlükte olan Gümrük Birliği’nin sadece ticareti serbestleştirmek için değil aynı zamanda Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunu derinleştirme anlamında önemli bir rol oynadığına vurgu yapmıştır. “Bugün Gümrük Birliği sayesinde AB Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olurken, Türkiye de AB’nin ikinci en büyük ticaret partneridir.
1995’te AB ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi 30,3 milyar dolar civarındayken, 2019’da 144,7 milyar dolara ulaşmıştır. Almanya ile olan ticaret hacmimiz ise 1995’te yaklaşık 10,8 milyar dolar iken 2019’da 35,9 milyar dolara yükselmiştir.” Gümrük Birliği’nin ayrıca Türkiye’de yerleşik AB firmalarına önemli katkılar sağladığına vurgu yapan Batur, Almanya için bu katkının birçok AB ülkesinin sağladığı katkıdan daha da yüksek olduğunun altını çizmiştir. Ancak tüm getirilerine rağmen günümüzde Gümrük Birliği’nin artık tarafların beklentilerini karşılamada yetersiz kaldığını belirtmiştir. Türkiye için birçok zorluk içeren Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecindeki motivasyonlarına vurgu yapan Batur, ilerlemenin her iki tarafın da ciddi desteğini gerektirdiğini ifade etmiştir. Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı süresince Türkiye ve Avrupa Birliği arasında her zaman olumlu gündemi savunan Almanya’ya teşekkür ederek konuşmasına başlayan T.C. Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı önümüzdeki üç ayı sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Fransa’nın da en iyi şekilde kullanmaları temennisinde bulunmuştur. Gümrük Birliği ve AB sürecinin temelinde Kıbrıs meselesinin yattığını söyleyen Kaymakcı, kısır döngülerden çıkıp olumlu bir gündem yaratmanın gerekliliğine dikkat çekmiştir.
Gümrük Birliği sürecine asimetrik olsa da AB üyelik yolunda göz yumulduğuna vurgu yapan Kaymakcı, Türkiye’nin karar alma mekanizmasında yer almadığını, ulaştırma konularında güçlük yaşandığını ve Serbest Ticaret Anlaşmalarında yaşanan sorunlar olduğunu belirtmiştir. Yirmi beş yıllık Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin güncellenmesine acilen gerek olduğunu belirten Avrupa Komisyonu Eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, sözlerine şöyle devam etmiştir, “Türkiye, son 20 yılda bir ekonomik patlama yaşadı. Düşük ücretin yaygın olduğu bir ülkeden dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine dönüştü. Önemli yeni pazarlara açıldı ve AB'deki şirketler için de bu pazarlara erişimi kolaylaştırdı. Bugünün Türkiye'si artık sadece bir tedarikçi değil, katma değer zincirinin ileri teknoloji üreticisi haline gelmiştir. Yüksek verimlilik, kalite ve teslimat güvenilirliği bugün Türk sanayisinin alt yapısını oluşturmaktadır.
Son yıllarda hizmet sektöründe güçlü bir uluslararası rakip haline gelen Türk şirketlerinin AB hizmet pazarına girmesinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği kanaatindeyim.” TEPAV İcra Direktörü Prof. Dr. Güven Sak moderatörlüğünde yürütülen seminerin ikinci bölümünde İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Dr. Çiğdem Nas, Bertelsmann Vakfı Ticaret ve Küreselleşme Kıdemli Uzmanı Dr. Christian Bluth, AUNDE Teknik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Cesur Sünnetcioğlu ve Beko/Grundig Supply Chain’den Cristina Manduru: Gümrük Birliği’nin güncellenmesi AB ve Türkiye açısından ne kadar gerçekçi? Covid19 tedarik zincirlerini nasıl etkiledi? Yeşil Mutabakat ne gibi bir değişiklik getirecek? Dijitalleşmenin önemi ve yeri nedir? gibi sorulara cevaplar arayarak katılımcıları bilgilendirmişlerdir. Kapanış konuşması için söz alan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nın Türkiye ile Almanya arasında bir köprü olduğunu ve ikili ilişkilerdeki önemine vurgu yapmıştır. Avrupa Birliği’nin, Türkiye için en önemli doğrudan yabancı yatırım kaynağı olduğuna değinen Hisarcıklıoğlu, Türkiye ile AB arasında iktisadi alanda ciddi bir bütünleşme sağlandığını belirtmiştir. Gerek yurtiçi gerekse Türkiye’de faaliyet gösteren AB kökenli firmalar için, Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliğinin modernizasyonunun en büyük öncelik olduğunu belirtmiştir. Türk firmalarının karşılaştığı sorunların başında vize işlemleri ve taşıma kotalarının geldiğini söyleyen Hisarcıklıoğlu, “Gümrük Birliği’nin kapsamına tarım, hizmetler ve kamu alımlarının ilave edilerek genişletilmesi hepimizin yararına olacaktır. Aynı zamanda, 1996 yılının şartlarına göre tasarlanmış gümrük birliğinin işleyişinde karşılaşılan sorunların aşılması da, Türkiye ve AB iş dünyaları için yeni fırsatlar doğuracaktır.
Almanya dahil, AB üyesi ülke firmalarının gümrük birliğinin işleyişinden kaynaklanan sorunlarının farkındayız. Bunların önemli bir bölümü zaten gümrük birliğinin güncellenmesiyle ortadan kalkacaktır. Her iki tarafın da yararına olan bu potansiyel fırsatın kaçmasına müsaade etmeyelim. Biz iş insanları olarak kazanç artırarak insanlarımızın refahına daha fazla katkı sağlamak istiyoruz. Türkiye ile AB arasında güncellenecek bir Gümrük Birliği’nin bu açıdan çok yararlı olacağına inanıyorum. Gümrük Birliği Türkiye’yi AB standartlarına daha da yakınlaştıracak ve AB ile bütünleşmeye katkı sağlayacaktır. Bu süreçte Almanya’nın ve Alman iş dünyasının desteğinin de çok önemli olduğuna inanıyorum.”